EYLÜLE - EKİME İNAT KARELER

>> 29 Eylül 2012 Cumartesi



Sizin haberiniz yok tabii !!

Gözümüz aydın efendim, gözümüz aydın.. Benim Lordum, pazar sabahı  İngiltere'den geldi, 7 gün - 7 gece kutlamalar alabildiğine devam etmekte.. :-)

Ana -Oğul mutlu mesut ,şu cağnım havaları zebil ziyan etmeden , tüm kaldırımları, boğazın tüm sokaklarını, İstanbul'un tüm yıldızlı - fiyakalı caddelerini adım adım geziniyoruz !


Aman pek özlemiş laf aramızda  :)))
Elinde simit- çay yiyor- içiyor , ardından boll köpüklü türk kahvesine geçiyor :=))
------------------------------------------------------------------------------
Geldiğinin ertesi sabahı derhal sarılıyor telefona valide sultanım, bana şöyle geçiştirilen bir hatır sorup,gözaydınlığı dileyip !  hararetle torunuyla uzun uzadıya , ifade alırcasına muhabbetle konuşuyor  :=))
---------------------------------------------------------------------------------
Ertesi günler de , gözaydınlığı için bizi kahvaltıya davet ediyor ..


Bizi derken kuzenlerimi de bu davete iştirak ettiyor..
 Arabada yol boyu ''Pek güzel bir gün '' diye diye sevdiği ,arzu ettiği Küçüksu'ya varıyoruz yine..

Beyazlar giyinmiş, siyahla kombinlemiş, her zamanki gibi incisi boynunda, kibar kibarcık gülümseyerek giriyor yeğenlerinin koluna, oturuyor karşımıza :)
-------------------------------------------
 Bugün biraz esinti var, ama harika geliyor bu boğaz havası hepimize..martılar dur durak nedir bilmiyor, laf atmadan adeta geçmiyor !

3 saat kımıldamadan derin sohbetlere dalıp çıkıyoruz karabataklar misali !!
Haydi diyorum, kahve içmeye bahçeye gidelim ?????
??????

Ser verip sır vermiyorum yine :)
Taki adımları  İstanbul'un en sevdiğim bahçelerinden birine değene dek !
Yaz boyu tadilat vardı, eski halinden kat be kat göze görünür olmuştu bahçe !


Baro satın alıp ,herşeyi elden geçirince mis gibi olmuştu her santimi.



Kuzenler haklı olarak şöyle düşünüyordu ' yoldan bakınca hiç anlaşılmıyor içerlerde böyle güzellikler olduğu !
Doğru tespitti.. Hiç belli olmuyordu hemde.

İçerdeki huzur, kuş sesleri, tek bir gürültünün dahi ulaşamadığı harika bir ortamdır.
Kaç saklanda bulamasınlar !! misali.


bUDA ADALETİ TEMSİL EDEN HEYKEL.
bİR ELİNDE TERAZİ- BİR ELDE KILIÇ ! denge yani !!


Sıra dökülen gazeller eşliğinde içtiğimiz az şekerli, bol köpüklü kahvelerde idi...
Beylerbeyi'liyim  evet, ama Kanlıcayı da severim  biliyorsunuz. Daha doğrusu sssizliği, sakinliği, bahçeleri, çiçekleri, doğayı seviyorum..Tepeleri daha çok seviyorum !

Zaman zaman kendimi alıp bir başıma götürmeyi, düşünmeyi,  izlemeyi, tabiatın sesine kulak vermeyi seviyorum..
Kah kıskansın ağaçlar diye, yemyeşil giyiyorum,
Kah denizi- gökyüzünü kızdırmak için ,bugünkü gibi masmavi giyiyorum ...
Kah toprak rengi olup,  yerin dibine gizleniyor,
Kah yaz güneşi kadar parlayıp, kızarıyorum...
Renkleri çok seviyorum..
Benim dünyamda biliyorsunuz ki, siyaha hiç yer yok !
Siyah bir renk değil ayrıca !
O herşeyi kapatan, herşeyi örten zalim bir sıva adeta ! hani biraz kazıyınca alttan da görünen !
Sevmiyorum...




Diyorum ki, yarın cumartesi, ertesi de var  , pazar :)

Ya kendinizi alsanız, ya da yanınıza birilerini..ya da sizi birileri alsa ?
Önce erkenden Küçüksu'da sakin bir kahvaltı, ardından bahçede bir kahve... bilemedin öğle yemeği,
 kimbilir keyif sizin ya, sabah kuş sesleriyle bahçede belki kahvaltı..
nasıl isterseniz ...

geçseniz aşağıdaki o turuncu derin koltuklara, kulağınızda mp3 - elinizde kitap -dergi .....
boşverin gazeteleri :(
gözlerinizde sayamayacağınız kadar, ton ton yeşiller, gözlerinizi alan rengarenk sardunyalar,
 kulağıınızda binbir kuş nağmeleri, hani evinizin bahçesindeymiş gibi gezinseniz...

Birazda abartıp mutlu mesut, ne iyi ettim de geldim, yaşşa sen nUnU '' diye Bana seslenseniz...  :=))
?????
ne dersiniz ??
:=))))




Read more...

YAĞMURLU ,AMA ÇOK GÜZEL BİR GÜNDÜ

>> 27 Eylül 2012 Perşembe

Aylardan ağustos, daha ilk günleri.... 1 aylık tatilini bitiren can yeğen, '' halacım ben gitmeden ailecek veda kahvaltısı yapalım '' diyor telefonun ucundan... Valide sultan dört köşe bu habere, ama o gün keyifsiz olduğunu söyleyip  gelemiyor...

Halbuki geldiğimiz  o saatlerde ,gün  böylesine güzeldi başlarken..
Martılar denizde, güneş en tepede, ama arkada toparlanan kara bulutlarda erkete de idi !!


Havada o bildik  sıcak, tatlı ,nemli   ağustos havası yerine, puslu, yarı kapalı, rüzgarlı haller vardı


Can yeğen ,  Danimarka'ya okuluna dönmeden ,kardeşini  ve annesini de alıp ailecek bir kahvaltı sabahında Çubuklu'da ,hayal kahvesinde buluştuk.

Kahvelerimizin keyfini çıkartırken gök karardı,


ardından da o şahaser yaz yağmurunun görkemli senfonisi başladı, yağmurun yere, denize düşüş sesleri, gürleyen gökyüzü, damalacıkları yüzümüze savuran rüzgar, adeta yanaklarımızı okşayan tatlı ılık rüzgar çok keyifliydi gerçekten...

peki ya siz ? yaz yağmurlarını severmisiniz ?
daima sevdim ben... sessiz... kederli... ve çok renkli !


belki  yağıp geçeceğini bildiğimden.. belki içimizi temizleyeceğinden...belki doğaya sunacaklarından, belki o miss gibi toprak kokusundan , bir yandan da her yeri temizlediğinden olsa gerek o yağmur sesini ve sonrasını çok severim işte, her defasında..


martılar halinden memnundu , karabatakları izlemekse çok keyifli !

İstanbul her zerresinde, her damlayla  arınırken, gözlerimiz yavaş yavaş açılan, maviliğe geçmeye hazırlanan gökyüzünde takılıydı....

Az sonra da sanki hiiçç böyle yağmamış gibi ıslak elbiselerini çıkartıp, günlük güneşlik kupkuru İstanbul elbiselerini giyivermişti bile ....

deniz ve dalgalar  bir anda, yeniden o irili ufaklı oyuncaklarıyla sandallarla oynamaya başlamıştı.

Ne zaman huzur desem.. ne zaman sessizlik desem... ne zaman içimdekileri denize dökmek istesem tek adrestir buralar !!!!
Deniz kenarları, sahiller gibisi yok ....
,

O gün ağustosun başıydı ve çok yağmurluydu evet,
ama bugün eylülün sonu ve o kadar güzel bir sabah yaşıyoruz ki İstanbul'da !
Ben emekli biri olarak :) artık daha fazla evde duramıyacağımı biliyorum...
İçime kelebek kaçtı ! yuttum bile Onu :)

Bakalım nerelerden sesleneceğiz bir dahaki postta ... tadını çıkartın mümkünse..
Bari  az biraz rahatlayalım şu keder dolu gündemden ....

Çok sevgiler....

Read more...

KÜÇÜKSU KASR-I

>> 26 Eylül 2012 Çarşamba

Netten alıntı







Göksu'ya geldik...
Sabah kahvaltı, öğlen- akşam balık keyfi yaptık..
Peki ya kahveler ?
İsterseniz sabah kahvaltı sonrası, isterseniz sabah kahvesi !
Ama panoramanız illa bura olsun derim...
Küçüksu Kasr-ı ömre bedel çünkü,,
Bir günde içini gezeriz beraberce ...

Gözlerinizden mavilik eksik olmasın..

sevgiler..

Read more...

UZANALIM GÖKSU'YA...

>> 24 Eylül 2012 Pazartesi


Resimlerin ''tamamı bana '' aittir !!

 












Güzel, sağlıklı haftalar , günler olsun hepimize...

'' Tam gezilcek havalar '' diyor valide sultanım telefonun ucunda.. '' Serin,  havadar, tam benlik''  !!! diye diye devam ediyor ...
:)

Evet boğazda, sık sık bu ritüellerimiz  sürüyor validemle... resimler  yazdan..

Sizde vakit bulursanız, Anadolu Hisarı- Güzelim Göksu deresi  , cafeleriyle sizleri bekliyor olacak.
Biz en çok burayı severiz...
Kahvaltı ve balık da  oldukça başarılılar..

Güzel bir sonbahar haftası dilerim....

SEVGİLER..

-------------------------

Gönül çok şeyler yazmak istiyor ..
Lakin.. dil suskun.. kalem suskun...yürek darmadağın  tüm  vatanseverler gibi !

Read more...

BUGÜN GÜNLERDEN : BABAM........

>> 22 Eylül 2012 Cumartesi




Ben senin en çok gözlerini sevdim
Kâh çocukça mavi,  kâh inadına yeşil
Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar
Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil...




Ben senin en çok gülüşünü sevdim,
Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran,
Unutturur bana birden acıları, güçlükleri,
Dünyam aydınlanır dı ,sen güldüğün zaman.

Ümit Yaşar Oğuzcan


Baba Çınarımın dallarından düşen ,
Son yaprağın 7. yılında sevgi, özlem ve rahmetle....

Read more...

ŞÜKÜR KAVUŞTURANA TRİOSU :)

>> 21 Eylül 2012 Cuma


Hani şerbetler vardır, Osmanlı'ya has çeşit çeşit, kah serinleten, kah sevindiren... Bayramına, kutlamasına, doğumuna, mevlüdüne, her yaşanan an'a uygun rengarenk şerbetler...


İçtikçe tadına doyulmayan, tadı damaklarda kalan....

İşte  tam  şerbetlik  bir mekan da ve ortamdayız yine...
Osmanlı dokusu, Osmanlı kokusuna has mimarisi, kocamaaan ferah sahili,  ferah ortamı ile, insanın her sıkıntısını anında denize dökeceği bir yerdeyiz.
Çubuklu  /  Beykoz Belediye Sosyal Tesisleri.


Çok şükür eş-dost- arkadaş- komşular birer birer dönüyorlar yazlıklardan..
Biz Betül'le her ne kadar ayrılmaz ikizler olsak da, aslında İstanbul ritüellerimizi Figen'ide alarak üç kafadar Trio'ya (üçlü) çeviriyoruz..
Bugün de , çok şükür kavuşturuna buluşması yaptık beraberce.


Bana geldiler, ben misafir ettim onları gezi boyunca..
Yine kaptanları- rehberleri bendim - öyle istediler !

Arabaya binince , 2 gün önceden belirlediğim, onların hiç görmediği gezi güzerhamızı tek tek anlattım.
Figen arkadan wooow !! sesleriyle neşeli kahkalar atarken, Betül muavinim olarak :) ''  yaşasın yaşasın  Boğaziçi kızıyız bugün desene '' diye geleneksel el çırpma eylemini gerçekleştirdi   :)


Mesafe hatrı sayılır uzunlukta. Caddeden ta Beykoz'a kaç Km yol var..
Artık İstanbul dolu, dönüşler bitti, Okullar yarı yarıya açıktı , buna rağmen kestirmeleri çok iyi bildiğimden, trafik hiç sorun olmadı , yollar  su gibi aktı adeta ..


Tepelerden dolana dolana, rasathaneden inip, sahile  çıkış noktamız  Anadolu hisarı oldu, boğaz yolundan ,anlata dinlete- Çubuklu'ya geldik...
Hemen ,Paşabahçe Tepeüstü Devlet Hastanesinin altındaki mekana kıvrılıverdik !!

Kızların  arabadan iner inmez dilleri tutuldu...
Kapalı -kışlık mekanı gezdiler, fiyatlara baktılar- ortamı beğendiler.
''Siz birde gecesini de görseniz, oda çok başka '' dedim aralarda.

Öğlen ufak atıştırma yaptık, yaslandık arkamıza seyrettik boğazı, manzarayı görüyorsunuz zaten,

Ya hava ! İnan olsun Tam Şerbetlik !! Bal yani.


Kahvesiz olurmuyduk hiç ! Olmazdı da.. Çok beğendik tazecik mis gibi kahveleri..
Hatta benimki  dökülmüştü biraz da, kızlar kısmetten kısmetten ''dediydiler :)..



Hatıra resmimizi yan masadaki çok neşeli kızlar çekti, cici sohbetleriyle bizleri de çok gülümsettiler ...


Martıların su keyfi , berrak tertemiz suyun içinde görünen balıklar- onlarca değil toplamda yüzlerce balıkçı teknesi ve tutulan kova kova palamutlar !! çok güzel bir sonbahar meltemi- kupkuru bir ten , yakmayan güneş,  sevgili dostlarımla  bitmese dediğimiz sohbetler, günümüzün öne çıkanlarıydı..




Kısacası bu tuvalde de yine gözlerimiz ,ruhumuz maviye boyandı ...
Allah eksikliğini göstermesin efendim..

Gelirken bolca ekmek almayı, balıklara atmayı sakın unutmayın ! Bayılacaksınız onlara

SEVGİLER...

Read more...

KARAKÖY- GALATA- KAPALIÇARŞI .. KISACA İSTANBUL AŞKTIR

>> 18 Eylül 2012 Salı

Tabiiki Bakın ! Ama OKUMADAN GEÇMEYİN DERİM  !


İLK AŞKIMDIR İSTANBUL ....



İflah olmaz bir İstanbulkoliğim ben !
Günlük dozlarda aksatmadan (!) alırken, sonbahar gelince doz aşımlarım, ne denli bağımlı olduğumu ortaya çıkarıyor :)


Bugün hepberaber Karaköy- Kapalıçarşı Turundayız... Bakarmısınız silüete ?
Hayat iksirim her şey bu karede !!
Topkapı Sarayım,  Sarayburnu,  Ayasofya, Sultanahmet , Güzelim şehirhatları ,liman , masmavi deniz,  bu güzel  gezimize eşlik eden, efil efil bir sonbahar havası,
 İstanbul Seyyahlığıma eşlik eden Betül arkadaşım da olunca, bize de ayak izlerimizi  bırakmak düşer....


Karaköy iskelesinden sağ istikamete doğru ilerleyip, liman güzergahından ilerliyoruz vee...
 Fransız geçidinden başlıyoruz,



Karaköy'ün hızla değişime uğradığı baş yerlerden biridir Kemankeş sokağı !!
Sessizliği çok sever burası, eminim binlerce insanın haberi bile yoktur.. Nasıl olsun ki ? Herkes tutturmuş bir cadde, bir nişantaşı gidiyor .. Tamam Oda olsun ama, Özümüze  Tarihimize çok çokkk sahip çıkalım.. Hele şu günlerde  :(

Fransız geçidi yepyeni özelmi özel ' kafeleri, yenilenmeye başlayan çehresi, butik mağazalarıyla pek gözde son 2 yıldır !!
Hemen karakolun  yanında..



Aklımı başımdan alan, ''kağıthane' ye atıyorum kendimi !!!
 Tasarım cennetidir adeta .. Yaratıcıları müthiş,  bilenler bilir, bilmeyenler ise, gidince öğrenir !!
Uzuunn, dikkatli zaman geçirmek gereklidir ki, herşeye anlam katılabilsin !





Bu güzelim kafe '' Lal Dedeoğlu'nun buraya konumlanmasıyla , tüm sokağa hareket getirdi.. İstinyepark'dan da hatırlıyacaksınız Şubesini..
Daha sokağın kaç metre ötesinden fıstık yeşili sandalyeleriyle  ben burdayım diye haykırıyor... İçinden de , Ablasına ait , kağıthaneye geçiyorsunuz zaten.. Düşünce süpper....

Biz çok seviyoruz..
Ve soluklanmak için kendimizi dışarda - güneşin altında dinlenmeye bırakıyoruz..


Ahhh bu gözlükçü ah..... Vintage gözlük severler için mükemmel adres !

Sahibi de  bir blogger.. !!  :=)

 2-3 Nesil aileden ,çok eski gözlükçüler.
Hakan (San) Bey aslen iletişim bilimleri alanında doktoralı bir akademisyen.
Asmalımescitte ki mağazası da harikaydı .



İçerideki gözlükler olağanüstü.. Özellikleri ise, taa 1950- 60 yıllarından kalma, 2. el , Yada hiç kullanılmamış modellerden oluşması..
Marılyn'in kelebek gözlüklerinden tutunda, John Lennon'un yuvarlak çerçeveleri de orada.
Moda dünyası, katalog ve klip çekimlerinde kullanmak üzere gelen sanatçılar, yabancı turistler, öğrenciler ve benim gibi marjinal yaklaşımlara ilgi duyan herkes orada.

O kadar çok kalıyorum ki burada her seferinde zaman uçuyor !!!
Özellikle resimleri basmıyorum !!! Gidin görün Lütfen :)


Karaköy'de nostalji her adım başında elbet ! Tarih, geçmiş,sanat  hep gözlerinizde..

Bu şahaser mercedes ise ilk gördüğümde beni benden aldı bile..
Poz vermeyi de zaten hiiiiiiçç sevmem  ya ..  !!   :=)))

'Hooppaaa ' diyor Betül - İşte O an  :=))


Karaköy'e gelip Galata Kulesiz olurmuy du.. Olmazdı tabii...
Lakin o yokuş senin, o sokak benim, çık merdiven, in merdiven  derken, midemizdeki senfoni tüm şehrin trafik seslerini bile bastırır olmuştu... !!


E tabii saat olmuş öğlen !!!  Çok acıktığımıızı hissediyoruz !!

'' Nerede yiyeceğiz ' diyor Betül  ??
Tabii ki  yine nostaljiye devam  ' tarihi  liman lokantası ''diyorum...
Manzara akıllara zarar.. Ama o gün dev yolcu gemisi bize müsaade etmiyordu :=)


netten eklediğim bir resim bu, İşte oturduğunuz yerden manzara budur !!!
NEFESİ KESİLİYOR İNSANIN !


Yemekleri güzeldir seversiniz ! Tatlıları da özeldir !

Betül  Çorba ,pilav -et tercih ediyor, tatlı olarak İtalyan Pudingi Panna Cotta,
 Ben  sebze-sote piliç-salata  alıyorum, tatlı ise şekerpare seçiyorum !

Enerji gerek ,çünkü daha neler neler yaşayacağız yürüye, yürüye..
Eritirim elbet :)



Nefis saatler geçirmenin huzuru yüzümde, gözlerimde  şehirlerin sultanı  büyülü masalsı İstanbul, yola koyuluyoruz iki kafadar...

Kahveleri çok çok özel müthiş bir yere sakladım ( Betül merak içinde ! )


İstikametimiz  karşıda görülen dünyanın ennn mistik , en olağaüstü  yeri !!! Sultanahmet- Beyazıt- kapalıçarşı .....
Zira en yüksek dozumu alma vaktiydi..
ALTIN VURUŞ Yani    :)))


Eğer ataklarım had safhaya ulaşmışsa panzehirim hep belli :
'' yüzksek dozdan, damardan enjekte edilmiş bir '' KAPALIÇARŞI''
Bakın nasıl kendime getirir beni haydi seyredin...  :)

Karaköyden tramvaya binip, salına salına Beyazıt meydanına çıkıyoruz..
Oradan da kapalıçarşıya giriyor ve kendimizi unutuyoruz...

'' İnsan bastığı yeri iyi bilecek ''derdi rahmetli babam !!!
Bende öyle bir basıyorum ki yere, hakkını vere vere !


Renkler şifa , canıma can oluyorlar....



Özümü, geçmişimi, tarihimi tek tek görüyorum her ayrıntıda



Tüm coğrafya, tüm iller hepsi birarada... Muhteşem bir, fantastik, oryantal   bütünlük hakim

Tüm bu objeler bana kocaman bir Türkiye turu yaptırıyor o dakikalarda...
Her iklimden, her şehirden nağmeler takılıyor dilime, mırıldana mırıldana geziniyoruz büyülü kapalıçarşımızda...


Anlatmak kısa tabii, ama sabah 10'da başlayan turumuz, şu an itibari ile tam 6 saat sürmüş halde..
Çay saatim oysa şimdi ! Ama fırsat bulamadığımız sabah kahvelerimiz, akşam yorgunluk kahvesine dönüşüyor...



Çok sevdiğim bir adrese uğruyoruz.. Betül'e ser verip, sır vermiyorum bura hakkında ..
Yol boyu merakla sorup duruyor, bir ara hatta tepindiğine bile şahit oldum ! :) '' esirin oldum, öldüm meraktan bi demedin nereye gittiğimizi '' diye ayak bile diretti  !   :=))
İnatçı bir ikizlerim ben , söylemiyorum.
Bakmayın öyle kedi gibi durduğuna  O da sıkı bir ASLAN  !!!  
:))))))



Ama halıcılar çarşısına girdiğinizde, şu an resimden okuduğunuz ''O kartvizit'' varya..
 En çok burnumda tüten mekanların başındadır,  son bir kaç yıldır !!!
Hayranım burada olmaya..
Betül tam 2 kere sarılıyor bana.. Ne zaman çok  sevse bir yeri, bana teşekkürleri ard arda sıralıyor.. Ben meğerse bunca yıl ,hiç yaşamamışım yahu '' deyip duruyor !
:=)))) Halbuki O bir dünya gezgini !!!!!


Dünyanın paha biçilemez, en büyük çinisi vitrinin de sergileniyor..
 İsterseniz masaları da satın alabiliyorsunuz . antik paralar, takılar, hediyelikler, kilimler ve neler neler.. Hem sıradan  şeyler değil,  böyle düşünürseniz  çok yanılırsınız !!

 İçerde şahane bir kadın var - Mekanın Sahibi Filiz hn.
 bilgili, donanımlı, çok ama çok güleryüzlü, hele  ki  mantıları, elmalı çöreği,  pastaları ve diğer günün süprizleri şansınıza kalmış artık !!! Birde şahaser el yapımı şans çikolataları var benden demesi, yemeden gelmeyin !
Ne kadar erken giderseniz, o kadar herşeyi bir arada bulursunuz !

Uzuun uzuuun sohbet ediyoruz, eşi mimar, Betül'ün de eşi mühendis - mimar olunca, hele tüm Ayasofya- Topkapı Sarayı ve  bir çok yerin resterasyonunu  firmaları yapınca ,sohbet merakla derinlere gidiyor..
İçerden nefis bir tabak tiramisu getiriyor !! İKRAM !!!! diyor..
Yanındada tazecik üzümler.....Tatlı ye tatlı söyle misali....
Vallahi dinlenmek ne kelime bal teknesine uzanmış gibiyiz ikimizde..... Dil değil şeker sanki...
Öyle tatlı bir kadın !
. Nasılda ait olduğum yerlerdeyim !!!


Sonra , daha önce dinlediğim, ama bu seferde Betül'e hikayesini anlattığı şu güzelim Bebek - çocuk giysilerini  soruyoruz.. Türkmenlerin geleneksel  kıyafetleri..

Kimi asırlık, kimi kumaş bilmem kaç senelik, ama işlemeleri yenilenmiş , kimi yeniden elden geçmiş düzenlemiş bin bir hatıra gizli....
Bir sandalye sanırım  ancak böyle güzel giydirilebilirdi...

Kartlarını veriyor bize.. Her şeyin kenarında güller var, peçetelerin, tabakların ve kartvizitin de :)
Zaten kendisi de -işletmesi de gül kadar misler gibi...
Eli herşeye değiyor.. Herşeye hakim.. Bayılıyorum buraya geldikçe...

İstemeye istemeye vedalaşıyoruz... Ama eşlerimizle gelmek için de söz veriyoruz.. Söz alıyor çünkü...
Haa birde , bir -iki gelen -uğrayan  blogerlardan söz ediyor  ??
' Vallahi haberim yok  ! Zaten aylardır uzağım blogları  takipten... demek ki kaçmış benden yazıları  ''  diyorum...
Ve Vedalaşıyoruz....
Bu arada benimde bir blogger olduğumu gider ayak ' ilk kez ' Öğreniyor !!  :=))

!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Bir insan kendini bu kadar Türk, bu kadarda turist gibi hissedebilirmi diye içimden geçirip duruyorum Mahmutpaşa'dan Mısır çarşısına ilerlerken..
Kendimi yeniden Fas, Hindistan gezilerinde sanıyorum.... Oralar bile sönük kalıyor.
Şu cümbüş, şu çok renlilik , şu kültür birikimi nerede var..

Ah bir de kulak zarımızı patlamaya ramak bırakan bir şölen vardı ki sormayın gitsin !
' ailemizin sanatçıları, Safiye Soyman - Faik Bey ikilisi ,yolun tam ortasına kurulan dev bir platformda , üstlerinde gelinlik ve  sünnet kıyafetiyle konser vermiyorlar mı ?
E.. pesssss  yaniiii   :=))
İç ses ''Ama olacak o kadar tabii ''deyip son noktayı koydu ! 

İşte bugün de rengarenk bir bulutun üzerindeki gezimiz bitti...
Hadi bakalım sıra sizde,  alın günlük İstanbul dozlarınızı, vurun kendinizi sonbahar rüzgarına..
Bırakın yere düşen yapraklar kılavuz olsun size...
Sapsarı sonbaharda.......


---------------------------------
Uzuncana  bir ara oldu...
Ülkemiz  gündemi , dalından koparılıp giden fidanlar :(
ömür boyu kedere müebbet edilmiş  anneler- aileler  :(
sönmeye yüz tutmuş aydınlığımız (!)
sesimizi duyuramamak, eksilen hoşgörüler,  ister istemez klavyeme yansıyor..

Atatürkçü- Laik- Ülksesini bayrağını- Toprağını çok seven bir AİLE olarak,
ayrıca ;
Bir asker- komutan gelini olarak da , tüm duyarlıılığım ve tüm kalbimle SABIRLAR DİLİYORUM  :(
--------------------------
Olabildiğince, tüm  enerjimle keyifli cümleler  kurmaya çalışsamda, her şey ,gökkubbede hoş bir sada için .....

ÇOK SEVGİLER.

Read more...

MASALA SESLENENLER....

Yükleniyor...

ESKİ MASALLAR (arşiv)

  © Free Blogger Templates Autumn Leaves by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP