MİM...İSTANBUL'DAN NELER GİTSİN - NELER GELSİN ????

>> 10 Şubat 2009 Salı



Çok sevgili  Geveze Kalemin  annesinin mimlediği ve
Yaşamın kıyısınında (nur) da beni MİMlediği İstanbul'dan neler gitsin, neler gelsin adlı konuya seve seve ev sahiipliği yapıyorum. (naçizane)
Mimleri sevmediğimi bilirsiniz,yok çantanda ne var-buzdolabında ne varlar bana göre değiller, bağışlayın bu yüzden beni. Zaten ne olabilirki dolaptan tavşan, çantamdan da pırasa çıkmaz :))...AYRICA NUR cuğum KADINLAR NE İSTER MİM'ide sırada bekleyenlerden :(((


AMAAAA:::::: BU MİM :
Benim gibi bir boğaz çocuğu ve ailesinde 65 yıllık Boğaz yaşantısı olan biri için gayet ayrıntılı bir konu olacak hiç şüphesiz. Sevgili Yaşamın Kıyısında enfes özetlemiş bu konuyu.. Mutlaka okuyunuz.


BENDE Kendi gözümle dillendireyim size.......
HAYDİ BUYRUN.. !!!!!!!!!!!!!!!!!


Bir şehrin kimliğini belirleyen, bence sade ve sadece O ŞEHRE DEĞER VERENLERDİR.Kendi olumlu kimliklerini, şehre yansıtabilen veya şehrin yansımalarını üzerlerinde taşıyanlardır.
Çok küçüğüm, 5 yaş civarı sanırım . Annem- babam biz 2 kardeşi, elimizden tuttuğu gibi haftsonları Gülhane Parkı'na götürürlerdi. http://www.panoramikistanbul.com/ Çok iyi hatırlarım şık giyimli hanımları, fötr şapkalı beyleri (babam da dahil) Kılık kıyafete çok önem verildi o yıllarda . Bayram ziyaretleri gibiydi geziler .
Yüksek sesle konuşulmaz, arsızlık yapılmasına müsade edilmezdi bizim dönemlerimizde.
Hemen annemin kaşları devreye girer, bizler annelerimizin kaşlarının aşağıdamı- yoksa yukarıdamı hareketleriyle organize olurduk :)))) !!!!
Gülhane hayvanat bahçesindeki tur tamamlanınca, OLİMPOS GAZOZlarımız :) alınır, oradan Beyoğluna geçilirdi. Mutlaka inci'de profiterollerimizi yer, eve dönüşte ise meşhuurrr İSTANBUL ÇİKOLATALARI alınırdı. Hey gidi günler :(((
( Bir başka yazıda daha farklı ayrıntılar anlatacağım sizlere.)


TARİHİ KALENDER VAPURU



Eminönünden dönüşler mutlaka güzel boğazımın NAZLI GELİNLERİ , Kalender, ve 64 vapurlarıyla yapılırdı. Birinci sınıf alınan mevkiide gider,amcaların birbirlerine ''siz buyrun efendim,rica ederim siz lutfediniz sözlerine şahitlik eder, şapkalarını usulca başlarından çıkarıp birbirlerine teşekkür edişlerine hayranlıkla bakardık. Doğaldı bunlar.. ÇOK DOĞALDI OZAMANLAR. Vapurlar bazen iskeleden öyle rötarla kalkardıki sıkılmak şöyle dursun eğlencenin tam ortasında olurdunuz o an..
Malumunuz efendim ben Beylerbeyliyim. Beylerbeyinde okadar çok paşazade, beyzade, soyları saraylara dayanan insanlar olurduki, bir karşılaştılarmı istanbullunun en afilli sohbetleri başlar,uzadımı uzardı. kaptan düdük çalmaktan bir hal olur, geç kalanlar söylenmekten bitap düşerdi kaptana :))))
Sonra çengelköye gelince yine aynı fasıl,malum oralar bağ-bahçe-bostan. tüm meyve sebze yükleninceye kadar,küfesi, sandığı taşınıncaya kadar vapura, bir hayli zaman geçerdi veee.. yine rötarr ... yine rötar.... :))))
Kuzguncuk ise kalabalık Musevi ailelerin oturduğu bir semt. Anası babası, çoluğu cocuğu, kardeşi, komşusu derken arkası gelmek bilmiyor, öyle bir hücüm ediyolarki vapura , al sana bir rötar daha... :)))
Böyleydi vapur sefaları ,maceraları biz çocukken......
AHHHHHHH........ HEPSİ GERİ GELSİN !!!!!!!!! :((((( HEPSİİİİ..


YOĞURTÇU
Kulakları sağır eden çıngır çıngır bir ses yankılanırdı sokaklarımızda. Koca bir çan ziliyle yoğurtçu geçer, arzı-endam sesiyle YOĞIIIRRRTTTÇİİİİİİİ diye seslenirdi :))
Diyarbakırlıydı da kendisi :)))) Camlar birer birer açılır, hanımlar işlerini yarım bırakıp, ellerinde taslarla ,tencerelerle yoğurt almaya kapı önlerine inerlerdi. Yoğurtçu amca kalın değneklerden 2 omuz başına oturttuğu kalın ağaç sopasını aşağı sarkıtıp ,yoğurt kazanlarını yere bırakırdı..Kapağı açtığında üzeri kapkalın kaymak tutmuş, taş gibi yoğurt, nazlana nazlana kaselerimize teşrif eder, öğünlerimizi şenlendirirdi. Şimdiki gibi tadı madı olmayan,katkı dolu gevşek ve sulu yoğurtlar ise sonsuza kadar GİTSİN diyorum hepimiz adına !!!!!!!!!! Diyarbakırlı yoğurtçu amcamız GÜLE OYNAYA GERİ GELSİN !!!!! :(((((
ZERZEVATÇI
Nasılda güzel olur du bahçeleriyle ,bostanlarıyla meşhur boğazımın sebzeleri-meyveleri bilemezsiniz. Kıvırcık salatalar en permalısından daha kıvırcık :) meyveler boğazınızı yakacak kadar bal-şeker- sebzeler en doğal halleriyle miss gibi kendi parfümleriyle kapımıza kadar gelirlerdi..
Yine sokaklarda sevgili arkadaşımız Karakaçan'ın sesleri, bazende nal sesleriyle, arabaları çeken şahane atlar olurdu. Anlardık ki zerzevatçı gelmiş. Gerçekten en sevdiğim anlardı. Bu Türklere has renklerdi çünkü .
( Bu bloğun temelleri taaaaaaa o yıllardan atılmış demekki arkadaşlar.... :))))))))
Bostanlardan henüz koparılmış tüm mevsim meyve ve sebzeleri, daha inanın üzerlerinde buğusu, gövdelerinde yapraklarıyla mutfaklarımıza girmek için birbirleriyle yarış ederlerdi. Tablo gibiydi her şey , doyumsuz bir tabloydu hemde...
KEŞKE BAŞKONUĞUMUZ OLARAK YİNE BUYUR ETSEM ,KEŞKE GERİ GELSELER ,O DOĞALLIĞA YENİDEN DÖNDÜRÜVERSELER.. :((((((
VE tüm genleri değişmiş tohumlar yok olup, şekli şemali bu eski dostlara benzemeyen tüm tarım ürünleri GİTSE !!!!!!! HEMENN GİTSE .. BİR DAHADA GERİ DÖNMESE.....


MACUNCU
Az daha büyüyünce ilk okul yılları başlıyor ,arnavut kaldırımlı boğaz yollarında , siyah önlüklerimiz beyaz dantel el örgüsü yakalarımız,bembeyaz kelebek kurdelalı saçlarımızla mücadele yılları başlayıveriyordu denize sıfır boğaz manzaralı okullarımızda. Her okul çıkışında miss gibi rengarenk macunlarımızı tahta çubuklara saran amcamız, leblebi şekeri aldığımız, pamuk helvalar sardırdığımız,kağıt helvalara dondurmalar koydurduğumuz , elma şekerlerine doyamadığımız lezzet duraklarımız vardı bizim.
Oysa şimdi okul önlerinde, esrar ve hap satan abiler, amcalar , !!! bütün renkli masum hayallerimizi yıkmakla, gencecik türk evlatlarının hayatına kastetmekle var güçleriyle direnmekte :(((((((
ELBETTEKİ BU HAİNLİKLERİN HEPSİİ GİTSİN.............. :((((
ESKİ GÜNLERİMİZ İSE SEVE SEVE, KOŞA KOŞA GERİ GELSİN !!!!!!!!!!!!!!!



1971 İLK KÖPRÜ İNŞAATI
Okul yıllarında, şimdi boğaz köprüsüne ilk çıkış olan NAKKAŞTEPEde ne papatyalar toplar ,saçlarıma taçlar yapar, ah ne gelincikler toplayıp içimizi serinleten şuruplarını içerdik.... Sümbüller, katır tırnakları topraktan fışkırırcasına başlarını uzatır,çimenlerde halı misali uzanır, güneşe teslim olurduk...10 yaşlarımdaydım, babam elimden tuttu ve o yıllarda başlayan köprü inşaatının ilk tabyasının denizden gelişini benimle beraber BEYLERBEYİ SAHİLİNden seyretti. Tüm kıyılar gazeteci ve insanlarla dolmuştu.Köprünün kuleleri bitmiş, çelik halatları gerilmiş, artık ilk tabya deniz yoluyla getirilmekteydi.



''Bak kızım bunun üzerinden yürüyüp, arabamızla geçeceğiz '' demişti babacığım.Yüzüne baktığımda masmavi o iri gözleri güneşten daha çok parlıyordu. ''demek havada yürüyebileceğim '' dediğimde ise O şahane davudi sesiyle kocaaaaamaaaaaannn bir kahkaha atıp, yanağıma konuvermişti :))))
AHHHHH... O TEPELER, BOŞ TEPELER YİNE ÇİÇEKLERLE, ÇAYIRLA , ÇİMENLE DOLSA, KELEBEKLER UÇUP YANAKLARIMA KONSA.....AHH KEŞKE GERİ GELSELER...........
Gelselerde, Çarpık çurpuk evler gitse, rant peşinde koşan hükümetlerce istilarla sonsuza kadar geri GİTSE !!!!!!!!!!!!!!!! :(((((

BEBEK AŞİYAN
Bahar gelir, Yaz gelir .... baharlar erguvan ,mimozalar leylak olur, Yazlar ise gül olur,ortanca , hanımeli olur, boğaza binbir endam katarlardı. Sandallarımızı denize indirir,ailecek mehtap gezilerimize başlardık,konu komşu-dost-akraba..



Kocaman bir motordu babamın ''nunu''su :))) Annemin çok sevdiği ZEKİ MÜREN'i, Gönül yazar'ı, Muazzez Abacıyı dinlemek için Beylerbeyinden motorumuzla şık şıkıdık biner, karşı komşu BEBEK AŞİYAN GAZİNOSU'na giderdik. Malum meşhuuuuuurr HANIMLAR MATİNESİ olurdu.Masalarda evden sarılan dolmalar-börekler- sahnelerde billur sesli HAKİKATLİ SANATÇILAR olurdu.Tertemiz türkçeleriyle, saygı ve sevgiyle söze başlar kulaklarımızın pasını silmek için saatlerce bülbül gibi şakırlardı.
BEN EN ÇOK ZEKİ MÜREN VE EMEL SAYINı severdim.


BEBEK GAZİNOSU
Gönül yazar ise bebek gazinosunun müdavimiydi...bazen yine mehtap gezilerine çıktığımızda, yakamozlar dans ederken,ay ışığı boğaz sularıyla raksederken biz baba-kız gönül yazarı dinler, uzak vokalistler olarak eşlik ederdik.
Şimdiki gibi yer altlarında batakhaneler olmaz,barlarda şarkılar söylenmezdi o yıllarda.
Ailecek gazino kültürü edinmiş, bu şahane seslere ve yıllara keyifle ,şahitlik etmiştik. Çok kıymetli ses sanatçılarımızı , ellerinin tersiyle geri itip, anlamadığım garip şiveleriyle,kötü türkçeleriyle, çığıran,avaz avaz nara atan ve hatta teknolojinin yardımıyla gırtlaklarından çıkamayan seslerle SANATÇI adı almış tüm KÖTÜ SESLER İSE, HEMEN GİTSİN..
Bülbül misali şakıyan , dinlemekten bımadığımız, her yaşadığımız olayda binbir anıları olan şarkılar ve şarkıcalarımız ise GERİİ GELSİN !!!! HİÇ GİTMESİN ..

1973 KÖPRÜNÜN İLK AÇILIŞ GÜNÜ
Tek kelimeyle her anını gün be gün,an be an yaşadığımız, bu 3 senenin sonunda, nihayet 2 harika olay birden olmuştu. Boğazın İNCİ GERDANLIĞI tüm haşmetiyle ortaya çıkıp, yıllar yılı taşıyacağı misafirlerini kucaklamaya hazırdı..İnanılmaz bir gündü.. Yürüyerek bir uçtan ,diğer uca geçmiş sanki bambaşka bir boyuta gelmiştik. Çocukluk işte, Evimizden her gün sayardım geçen araçları..Düşünün okadar azdıki araç sayısı o yıllarda. SENE 1973 :)) nede olsa !!!!!...
2. Unutulmazım ise babam gittiği Almanya seyehatinden dönmüş, gelirken ilk siyah beyaz TV 'mizide getirmişti... Artık annem için ZOR AKŞAMların başladığı zamanlardı :)))))) ( gelen giden- ikramlıklar vs vs vs :)))))))
BÜTÜN BOŞ YOLLAR, O KOCAMAN BOŞ TEPELER, TRAFİĞİ OLMAYAN CADDELER, KORNASIZ GÜNLER, EGZOZSUZ HAVALAR , HEPSİ HEPSİ GERİ GELSİN.... !!!!!!!!!!

ORTAKÖY
Her ne zaman sahilden baksam, karşı komşum ortaköyle selamlaşırdık. Her ne zaman ortaköye gitsek,doğduğum büyüdüğüm BEYLERBEYİyle ise öpüşürdük. Bazı komşular vardırki, hiç ayrılmazlar birbirlerinden, dünya döndükçe-alemler yaşadıkça varolurlar.....
BEYLERBEYİ VE ORTAKÖY de DÜNYA DÖNDÜKÇE AYRILMAYAN EN ESKİ KOMŞULAR olarak hep selamlasınlar bizleri HİÇ GİTMESİNLER !!!!!!!

BEYLERBEYİ CAMİİ (Babamı uğurladığım son yer )



Bir peri gelse,elinde binbir sihir dolu değneğiyle,tüm çirkinliklere dokunsa,
İstanbulda bu sabah bir çocuk doğsa,adı ''UMUT''olsa,geleceği hep o kanatlasa,
Melekler yeryüzüne uçsa,bu eşsiz şehrin göklerine resimler çizse,o resimlerden gülen yüzler seslense,
Yağmurlar sevgi olarak yağsa,yürekler hiç ağlamasa,
Hiç bir kötü göz, bu eşsiz şehre bakmasa, hoyrat eller artık daha fazla dokunmasa ,helede anılarımızı hiç kaldırmasa

HANİ BİZLERDE NASREDDİN HOCA TORUNLARIYIZ YA....
DÜŞÜNDÜMDE BİRDEN,



YA TUTARSA........................................
(birdutmasalı)
--------------------------------------------------------------------------------------------
ZATEN GERİ GELSE GELSE ..   BABAM GERİ GELİRDİ :((((((((( !!!!!!

49 yorum:

Unknown 10 Şubat 2009 11:53  

Canım Nunu'cuğum yüreğine sağlık okurken bende çocukluğuma gittim.
Keşke o günlere geri dönebilsek,rahmetli Zeki Müren'e olan sevgim sonsuz çokkk severim.Tabii Emel Sayın hanımefendiyide çocukken rahmetli babam Emirgan'a götürürdü bizi koruda dolaşmaktan büyük keyif alırdım.Gerçekten o zamanlar insanların birbirine saygısı vardı,
ayda bir sefer kesin babam sandal kiralardı karaköyden ve tabii sandala binmeden birer tane lahmacunumuz ve ayranımız alınıp elimize verilirdi.Biz lahmacunlarımızı yerken babamda sandalda kürek çekerdi.Ahhhh ahhhh nerde o eski güzel günler nerde çocukluğum keşke hepsi geri gelse:))
Kocaman sevgiler canım...

Unknown 10 Şubat 2009 12:03  

sevgil Nunu'cum
İstanbul'u senin kadar güzel anlatan bir İstanbul'lu görmedim de duymadım da diline sağlık.Gerçi artık gerçek İstanbul'lu da pek kalmadı ama...
Keşke gidenler geri gelse ama cenneti mekan olsun
Sevgiler

zarpandit 10 Şubat 2009 12:10  

ben yoktum belki o zamanlar ama babamdan annemden dinlediklerim gibi geldi yazdıkların canım nunum..annem bazen dogru insanı ornek almalı cocuk sacma sapan yerlere değil emrigana beyerbeyine beykoza uskudara yıldıza sarıyerdeki şirin bahcelere goturulmeliler..rica etmeyi kibarlıgı efendiliği gormeliler der..gercekten oyle..ailemin yaptıklarını şimdi daha net goruyorum bize soylemek yerine gosterdiler..adaba-ı muhaseret dersi almadık ama yasadık gorduk..bir ortama giriğinizde nasıl yapılır ne giyilir hep bildik..ailenin bilinçlenmesiyle alakalı tabi ki ama bn bu konuda cok sanslıydım..hala da yıldız parkına gittiğimizde pusetle gelirdim eskiden diye gulerim...sanırım bencilleştik nunum..saygı sevgi konusunda bile benceilleştik..bir yetimin basını oksayamaz hale geldik..yogurtcu amcaları macuncu dedeleri kaldırdık once sonra da aile baglarını yıprattık..ama toparlanacagız bence bir dirilme olacak..
eski osmanlı hanımları beyefendilerini alacagız yine evlerimize, lezzetli sohbetlere mis kokulu kahvelere doyacagız yine..anılarıma gizlenen bu kareleride tekrar yasarım hem bende..kimbilir..

bazen çıkıp emirgan cınar altına gider ara sokakta buldugum macuncu dededen macunumu yerim hemde bir cocuk kadar mutlu mesut! annem güler genelde halime kucukkende eskileri severdin şimdide diye..galiba şükretmeliyim bu halime...

istanbulu ozlettin nunum okuldaydım oysa ben :)

Adsız 10 Şubat 2009 12:17  

ah benim saraylım..
ah benim beyler kızım.
nasıl bir yüreksin sen böyle.
nasıl yudumladın bunları çocuk gözünle...
beraber büyüdük beraber okuduk..
ben neleri atlarken ,sen neleri yakalamışsın hayatta.
hep dedim
hem derim :
SEN KAYBOLMUŞ BİR DEĞERSİN
SENİ SEVİYORUM CAN KUŞUMM
PIRLANTA KALBİN HEP IŞILDASIN.
SELMA.

Damak Tadı 10 Şubat 2009 12:27  

Keşkeler olmasa hayatımızda ne iyi olurdu Nunu'm..Kalemine sağlık öyle güzel anlatıp öyle güzel anılar yaşattın ki bana..Sen çok yaşa canım..

Sizde kaşlar,bizdede gözler konuşurdu her zaman..Bir bakışla neler yapılmalı neler yapılmamalı anlaşılırdı hemen..Halende öyleyiz ya..Sanırım ben halen eskilerde yaşayan ve hiç büyümemiş olan kız çocuğu gibi hissediyorum kendimi..


Ömrünle güzel yaşa canım..Bu dünyadan ebediyata göçenlerede rahmet diliyorum..Ruhları şad olsun..


Kocaman sevgilerle...

neslihan erzincan özgür 10 Şubat 2009 12:42  

Nunucuğum çok keyifli bir yazı olmuş.ellerine sağlık.sevgilerimle...

egeli 10 Şubat 2009 12:42  

AHHH NUNUMMMM BEN PARİSİ ÖZLEDİĞİM GİBİ SENDE ESKİ İSTANBULU ÖZLEMİŞSİM BE GÜZELİM....SENEDE BİR KEZ GELİRDİK TÜRKİYEYE,BİR KAÇ GÜN YENGELERDE KALIRDIK İSTANBULDA,SONRA VER ELİNİ EGE.....AMA BEN BİLE O ESKİ GÜNLERİ BİLİRİM ....VE ÖZLERİMMMM...

Bulbulunyeri 10 Şubat 2009 12:46  

Canım,
kalemine sağlık. Bu ne güzel İstanbul anlatışı. Ankara'lı olmama rağmen, rüya şehrim İstanbul'a bir kere daha aşık oldum.
Biliyorum bu zamanlar eski zamanlardan çok farklı ama yine de orası İstanbul. Dünya da bu kadar güzel şehir bir daha olacağını sanmıyorum. Güzellik onda, tarih onda, aşklar onda. Daha ne olsun.
Bu arada bu kadar güzel anlatımlarını boşa geçirmemeni dilerim. Kalemin öylesine kuvvetli, öylesine şiirsel ki, kimbilir neler yazabilirsin. Bunu boşa geçirmemeni dilerim.
Sevgiyle kal.

Adsız 10 Şubat 2009 13:08  

AH O ESKİ İSTANBUL

gerçi hiç görmedim ama çok duydum o eski İstanbulu.
Öyle çok duydum ki methini, aldım tayinimi geldim bu şehre. İstanbul Avrupanın bir parçası ve de Biz lisan öğreteceğiz ya
; tam aradığım yer diye düşündüm. ama artık eser kalmamış ve ben de burdan kaçmanın yollarını arıyorum. 2010 Avrupa Kültür başkenti de boş. Geriye gelmez o eski İstanbul.

kusura bakmayın, adım cem, ingilizce öğretmeniyim. blogunuzu çok beğendim. çok nazik ve de ince ruhlusunuz. gerçekten güzel şeyler yazmışsınız. (zeytinyağlı poğaca da mühteşem?

Delfina ; 10 Şubat 2009 13:23  

Ben böyle güzel ve hüzünlü yazı okumadım, ben böyle şairane kelimelerin bir arada olduğu cümleleri görmedim hiç...Sen anlattın diye İstanbul'u daha çok sevdim ama eski İstanbul'u senin kadar özledim nunum...

Yüreğine,kalemine sağlık nunucum...

pelince 10 Şubat 2009 13:47  

Nunum ne güzel yazmışsın ve anlatmışsın.Ben tabii bir çoğunu yaşayamadım ama hep dinledim...
Keşke eskisi kadar güzel olabilse herşey..
Annemde bizi kaşıyla idare ederdi :)

Yüreğine sağlık..

Sevgiler..

pelince 10 Şubat 2009 13:47  

Nunum ne güzel yazmışsın ve anlatmışsın.Ben tabii bir çoğunu yaşayamadım ama hep dinledim...
Keşke eskisi kadar güzel olabilse herşey..
Annemde bizi kaşıyla idare ederdi :)

Yüreğine sağlık..

Sevgiler..

Adsız 10 Şubat 2009 13:59  

seni gidi köşklerin konakların kızı
seni gidi..
özlemlerin sel olmuşş
çokda ait olduğun devirleri dillendirmişsin..okadar keyifli okudumki,ayşe arman halt etmiş.
heheeeeee
çok güzelmiş be gülüm babacığınla anıların. hiç geçmez kapanmaz senin yaraların biliriz.
seni kocaman kocaman öpüyorum. pembe dünyan hiç kararmasın .biz bile yeni yanlarını yıllar sonra öğreniyoruz.

FERDA.

NzlGl 10 Şubat 2009 14:04  

Ne güzel bir yazı....
Tutsa ne iyi olur:)))

sevgilerimle

Disalce 10 Şubat 2009 15:30  

amaan sorma kardeş....valla sobe işinini bende sevmiyorum...

helede sorulu olan sobeleri...yok nerde yaşamak istermişim..yok sevdiğim beş şeymiş..sanki merak ederlerya...canı sıkılan sobe çıkarıyor.....

mantıklı olduktan sonra yazmasıda zevkli...

istanbulun olsun başka şehrin olsun eskileri daha bir özeldi...

ağzına sağlık...

HÜLYA 10 Şubat 2009 15:45  

çok gzüel bir yazı olmuş nunucuğum bir solukta okudum . Resimelride öyle özenle ve güzel seçmişsin ki tam anlatmışsın...hepimizde var bu eskilere özlem sanırım.. Teknoloji geliştikçe özlem çektiğimiz şeyler daha da artacak sanki...

eskileri yaşamış olmak bilmek bile ayrı bir tad bence..

yüreğine sağlık canım... sevgilerimle

Adsız 10 Şubat 2009 15:59  

nuraycığım öylesine üzerine basa basa yazmışsınki, gerçek bir filmi izlerken buldum kendimi.
çokda duygulandım canım.
gidenlere yad olsun.rahmet olsun
güzel kalbini öperim.sevgilerle canım. a.sema

eldivenlerim 10 Şubat 2009 16:59  

çok ama çok güzel anlatmışsın ya, tam nostaljik;) ellerine sağlık arkadaşım;)

tatlıhayat 10 Şubat 2009 17:50  

Nunucum,yazını keyifle okurken çocukluk anılarım yeniden canlandı.Annelerimizim bizleri kaşıyla göüyle idare etmesi benim annemde hala geçerli.Koskaca 25 senelik evli kadınım ama annem aynen işaretlere devam etmekte.Tabi onların gözünde daha çocuk olduğumuz için.Birde annem çocukken gezmeye gittiğimiz evde çay servisi yapıldığında hemen kaşları kaldırırdı.Bu tabaklara konan ikramların hepsi yenmeyecek,mutlaka tabakta bir iki tane bırakılacak demekti.Hepsinin yenmesi ayıptır ne açgözlü çocuk bunlar demekti.Ben hala tabağımda ikramlardan bir parça bırakırım.Alışkanlık işte..... sevgiyle..

made in funda 10 Şubat 2009 20:24  

ne güzel anlatmışsın canım.zevkle okudum.

Tijen 10 Şubat 2009 22:51  

Sağlığımız yerinde olsun da... Gidenleri özlemeye ve geri getirmeye çalışacak bol enerjimiz olur o zaman değil mi NuNu'cuğum?

MUTFAKISTAN 10 Şubat 2009 22:54  

Nunu'cugum ne tatli dilli bir arkadassin ,seni cok seviyorum insanlar birbirlerini tanimadanda severlermis demek.Yogurtcu ve macuncu asla unutmadigim ozledigim gercekten hep aklimda olan kisiler
kaymagini tabakta bana ayiran nasil unuturum.Ben adapazarinda buyudum 35 yildir istanbuldayim
dunyalara degismem istanbulu
sen cok sanslisin bogazin kizi
hep guzel,saglikli yasa canim benim cooook opuyorum
sevgiler yazini bir daha okuyacagim

MUTFAKISTAN 10 Şubat 2009 23:01  

Babacigin nurlarda yatsin
mekani cennet olsun

Adsız 11 Şubat 2009 07:54  

nuraycığım müthiş vurgular yakalamışsın..hakikaten nerden nereye geldik gelenek olarak.herşey öyle uzak kalmış bize. bunları yaşamamış gibi olduk sanki.çok eskilere götürdün benide.
birazdan çıkıcam.büromda tekrar kahvem eşliğinde bir kaç kez daha okumak istiyorum.
babacığına rahmetler dilerim , ne iyi ikiliydiniz. çok örnek bir insan ve çok örne bir evlat oldun. hakkın çok geçti canım. helaldir biliriz.allah sana uzun sağlıklı ömürler nasip etsin.
güzel günler dilerim canım benim.
GÜLBİN.B

Saliha 11 Şubat 2009 08:56  

sözlerım ne kadar ınandırıcı gelır bılemem ama resmen kendımı okudum:( bızde 5-6 kuşak istanbulluyuz..bende o fötürlü amcaların hanımefendılerın zamanındayım hala:( en azından o zerafetı o ıncelıgı taşımak ıstıyorum bana amannnn ne kadar nazıksın beeee!!! dıye burun kıvıranlara ınat!!!!

annemın olmaz der gıbı çatık kaşları sayesınde ögrendım saygıyı,annemın babamın sevgıylede sevgıyı...aılem sayesınde kendı yaşantımın uzantılarının ınanları rahatsız etmemesı gerektıgını ogrendım,duracak yerımı buldım...ama şimdi boylemı....ben kadıköyden gecerken kanlıcaya iekerli yogurt yemeyı özledim:)diğer ayrıntıları sankı gönlumu okumuş gıbı anlatmışsın zaten..

ben dıyorum ki istanbulu sevmeyenler,saygı duymayanların hepsi gıtsın.ben bu konuda çok müzdaribim çünkü:(

sevgılerımle

Saliha 11 Şubat 2009 09:08  

hımm bırde bır not;zeki murenın aşiyanı yanında,gitme sana muhtacım ve gokyuzunde yalnız gezen yıldızlar hala favorımdır dınlerım:)

Feyza Fidan 11 Şubat 2009 10:43  

Nunum yazını okurken acayip duygulandım..Bir çoğunu hatırlıyorum anlattıklarının, içim burkuldu inan..Tüm gelsin dediklerine gelsin ve tüm gitsin dediklerine gitsin diyor ve temennilerine canı gönülden katılıyorum..En çokta etrafta şık giyimli, kibar, birbirine karşı güleryüzlü, anlayışlı, en önemlisi saygılı insanları görmeyi özlüyorum bu şehirde...
Kocaman öpüyorum güzel yanaklarını..

Adsız 11 Şubat 2009 11:08  

her şeyi değiştirdiler gülüm herşeyi.hükümetler arsa toprak bırakmadı ..
oy alma derdiyle gecekonduların iskanlarını tek tek verdiler.çarpığı çurpuğu cağnım şehre kondurdular.ekmek-aş diyen yağ kokularıyla,kebap dükkanlarına boğdu güzelim şehri.doğuda bile bu kadar kebabpcı ve vatandaş eminim yok. doğu nüfusu kaydı istanbula.
hangi nezaket- hangi istikamet allahaşkına.
bir sen kalmışın bunları herkese hatırlatan !!!! kaba saba kızlar oğlanlar sokaklarda.kimin ecdatı onlar bilmem. okudukça asabım bozuldu inan.
bir okadarda içlenip özlemlere boğuldum. sen hepimizden güzel yaşadın herşeyi,biz baktık sen GÖRDÜN biz duyduk,sen ahissettin.
İYİKİ VARSIN BE GÜLÜM..
SARAYLISIN SEN SARAYLL. HEP ASİLDİNİZ ZATEN.
çok çok sevgiler olsun sana benden. öptüm hasretle.

ASUMAN.

Hatice 11 Şubat 2009 11:09  

Ah nerde o eski İstanbul...
Nunucuğum ne güzel anlatmışsın, hepsi hayal gibi...

sevgiler...

hdidem95 11 Şubat 2009 12:39  

ne güzel anlatmışsın canım malesef giden geri gelmiyor gitmedende hiçbirşeyin kıymeti bilinmiyor sevgiler

NuR 11 Şubat 2009 17:26  

Çok hoş, aynı güzellikleri paylaşmış, yaşamışız.Bizler İstanbul'un son güzel demlerini yaşadık, şimdilerde ben İstan BUL u hatıralarımda ve kalanlarda bulmaya çalışıyorum.
Ziyaretin için teşekkürler
Sevgiyle kal

Adsız 11 Şubat 2009 17:46  

nuraycığım çok zaman sonra merhaba canım.
neler yapmış neler olmuş bu arada çok geri kaldım ben kusura bakma canım .
durumlar malumun.
bu konuyu harika ifade etmişsin. ne kadar değerli vurgular böyle bunlar.gazete köşelerine, kitap içlerine mutlaka alınmalı satırların. ben çok keyif aldım.
tebrik ederim tespitlerini. biz boğza çocukları olarak çok gördük geçirdik güzellikleri. diğer yazın da olacakmış çok merakla bekliyeceğim canım.
çok selamlar sevgiler.
öpüyorum seni.
BANU

TAZE NANE 11 Şubat 2009 18:32  

İstanbulu ne kadar güzel anlatmışzsın.
Ağzına sağlık.
Sevgiler.

NzlGl 11 Şubat 2009 18:37  
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
NzlGl 11 Şubat 2009 18:37  

Sevgili nunucuğum

Naçizane bir ödülünüz var sayfamda kabul ederseniz çok sevinirim
İyi akşamlar dileğiyle

Adsız 11 Şubat 2009 19:16  

canım benim bu kadar dobra, bu kadar içten olabilirdi bu yazı. HELEDE senin dilinden ,aklından.
defalarca kutlarım.
okyanuslar kadar derinsin sen. öptüm seni boğazIN NUR kızı.


TÜM GÜZEL GÜNLER GERİ GELSİN.

SEMRA.Y

Aybike Ceylan 11 Şubat 2009 19:16  

Canim Nunum,
Ne guzel seyler yazmissin, dileklerine cani gonulden katiliyorum.

Ayrica bu resmini cok sevdim, seni guzel yanaklarindan opuyorum.

Sevgiler, kendine cok iyi bak.

Adsız 11 Şubat 2009 21:18  

ne güzel yazmışsın..
yüreğine saglık..
eski istanbulda ben yoktum..
o güzel anları bilmiyorum.
10 senedir istanbuldayım..
ama istanbula da asıgım.:)
sevgiler...

Primarima 11 Şubat 2009 21:57  

İstanbul mim'inin en güzel halini sizin yazınızla okudum.

Bir sorum olacak size benim bloğuma yorum bırakmışsınız ya hani, "bazı bloglarda kelime doğrulama, onu bunu doğrulama ,şifre falan filan var, o yüzden zaman alıyor,seninkide öyleymiş" diyede bitirmişsiniz.Ben şaşırdım birazcık, benim bloğumda kelime doğrulama yok sanıyordum.Afalladım.Bir daha bakdım ama yok yazıyor.Benim bloğuma yorum bırakırken kelime doğrulama çıkıyormu? bir kere daha sormak istedim size:):)
karışık oldu kusura bakmayın ama kafa takıldı bir kere...

hepsusluydum 12 Şubat 2009 00:11  

Merhabaaaaaaaaa ben geldim...
Bir İstanbul aşığı olarak yazına bayıldım.Bu yazıya bir de şiir yakışır diyerek değerli şair Nazım HİKMET'in bir şiirini yazıyorum buraya...
.....
Mavi gözleri mahmur
lepiska saçları darmadağın,
çıplak teninde bürümcek geceliği,
yani açık saçık,
hatta hayasızca biraz,
çıkar ansızın yatağından
bizim İstanbul'da bahar...
............

Hep birlikte canım İstanbul'umuzda nice baharlar görmek dileğiyle....
Sevgilerimle Zehr@

Adsız 12 Şubat 2009 05:53  

Merhaba canım
Okurken çocukluğum aklıma geldi. Çok güzel anlatmışsın eski İstanbul'u. Ben çok küçükken hayal meyal hatırlıyorum, yoğurtçu ve macuncu bizim orayada gelirdi.

Bir Dut Masalı - nUnU 12 Şubat 2009 06:38  

ÇOK TEŞEKKÜRLER ARKADAŞLAR..
DUYARLILIĞINIZ, MAZİ ÖZLEMİNİZ BENİ MEST ETTİ. BİLDİKLERİMİZİ ÖNCE YENİ DOĞANLARA,SONRA DA ŞEHİR İNSANLARINA AKTARMAYA DEVAM EDELİM... HANİ OLURDA
YA TUTARSA !!!! :((

HER BİRİNİZE SONSUZ SEVGİLER..

Bir Dut Masalı - nUnU 12 Şubat 2009 18:04  

HEP SÜSLÜYDÜM :
HOŞGELLLLLLLLLLLDİİNNNNNNN :)))
zehracığım şiir hazırdı aslında, ama çok uzun gelince diğer yazıya belki yazarım dedim..
sevgiler..
bende çok hislenerek yazdım ne yalan .....

Tuba 13 Şubat 2009 04:58  

Nunucum yaaa, nasil bayildim bu fotograftlara bilmezsin. Bazisini calabilirim haberin olsun:). Canimmmm, cok sevgilerimle,

Adsız 14 Şubat 2009 14:33  

nunu'cum yüreğine sağlık ne güzel anlatmışsın.

karamel mutfak 14 Şubat 2009 15:47  

Sevgili nunucum yüregine salık .İstanbulu bilmeyen orda yaşamamış biri olarak anlattıklarını hayranlık la okudum ve yaşamadıgım şehre birkez daha hayran oldum bizlere izledigimiz o filim karelerindeki eski istanbulu çok güzel anlatmışsın kim bilir sobetin nekadar tatlıdırki.Ben istanbula geldimde kalabalık ve trafik ten başka bişey bulamıyorum nedeni ise nereye gidilir ne yapılır bilmiyor olmam galiba .Yazının devamını dört gözle bekliyorum.Ha bu arada sevgililer günü kurabiyelerin için girdim burda kaldım hepside çok güzel olmuşlar canım .SEVGİNİN HİÇ BİTMEMESİ DİLEGİYLE.

Adsız 15 Şubat 2009 18:21  

Ah Nunum bu yazdıklarınla beni aldın nerelere götürdün bilir misin? Çocukken ailecek gittiğimiz piknikler,Küçüksu da çay bahçesin de semaverde içtiğimiz çaylar,haşlanmış taze süt mısırlar
hangi birini söyleyeyim...
Keşke o doğallıkları o güzellikleri çocklarımız da görseydi. Kalbine sağlık, Ah Güzel İSTANBUL. Boğazın İncisi BEYLERBEYİ
Gönüllerin Sultanı NUNUM SAĞOL...

Belgin

Bir Dut Masalı - nUnU 15 Şubat 2009 19:44  

CANIM BELGİNciğim..
hepsini elbette aynı havayı koklayarak beraber yürüdüğümüz o yollarda ,gönül gönüle yaşadık..
yakında bir yazım daha olacak.. o güzel günleride yazacağım....ömrümce yazsam anılar bitmez... KEŞKE HİÇ BİTMESEYDİ...
Çok sevgiler belginciğim..ÇOK MUTLU OLDUM..... TŞKRLR CANIM.

Adsız 10 Ekim 2012 07:38  

very good!

MASALA SESLENENLER....

Yükleniyor...

ESKİ MASALLAR (arşiv)

  © Free Blogger Templates Autumn Leaves by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP